Dijital dünya, işletmeleri zamana karşı yarışır hale getirdi. Artan taleplere yetişmeye çalışan firmalar ya iş gücünü artırmaya ya da iş birlikleri kurmaya yöneliyor. Sayısı her geçen gün artan start-up’lar, geliştirdikleri ürün veya hizmetlerle büyük yatırımlar alarak dijitalleşme yolundaki işletmelere inovatif çözümler sunuyor. Böylelikle birbirinden beslenen birçok işletme, dijital dönüşüm süreçlerinde birlikte hareket ederek başarılı sonuçlar ortaya çıkarıyor. Daha iyi kavramak için dijital dönüşüm nedir gelin birlikte inceleyelim.

Dijital dönüşüm nedir?

Dijital dönüşüm, kuruluşların faaliyetlerini dijital teknolojilerle daha verimli hale getirmek ve müşterilerine daha iyi hizmet sunmak için uyguladığı bir süreçtir. İşletmelerin, dijital teknolojileri işlerinin her alanında kullanmalarını ve süreçlerini optimize etmelerini sağlayan dijital dönüşüm, kuruluşların daha hızlı, verimli ve müşteri odaklı hale gelmelerine yardımcı oluyor.

Dijital dönüşüm, dijital teknolojilerin işletmeler ve toplumlar üzerindeki etkilerinin hızlandığı son yıllarda popüler hale gelen bir terim olsa da bu teknolojilerin hayatımıza girmesi ve işletmelerde uygulanması daha eski dönemlere dayanıyor.

1960'lı yıllarda bilgisayarların ortaya çıkması, işletmelerin büyük verileri yönetebilmesine ve iş süreçlerini otomatikleştirebilmesine olanak tanıdı. İşletmelerin bilgi işlem sistemleri geliştirmeye başlaması, süreçleri daha verimli hale getirirken büyümelerine de katkıda bulundu. 1980'lere gelindiğinde kişisel bilgisayarların ortaya çıkması, işletmelerin iş süreçlerini daha verimli hale getirmelerine ve müşteri ilişkilerini geliştirmelerine olanak tanıdı. Ayrıca internetin ilk protokollerinin geliştirilmesi, dünya çapında bilgi paylaşımını da mümkün hale getirdi. 2000'li yılların başında ise bulut bilişim, sosyal medya ve mobil cihazlar gibi dijital teknolojilerin kullanımı hızla yaygınlaştı. Bu dönemde işletmeler, dijital teknolojileri kullanarak müşteri deneyimini iyileştirme, verimliliği artırma ve yeni iş modelleri oluşturma fırsatları yakaladılar. 2010’larda yapay zekâ, nesnelerin interneti ve blok zinciri gibi teknolojiler, işletmelerin verilerini daha iyi bir şekilde analiz etmelerine, iş süreçlerini otomatikleştirmelerine ve daha verimli hale getirmelerine imkân tanıdı. Öte yandan dijital pazarlama ve sosyal medya gibi alanlar, işletmelerin müşterileriyle etkileşimini geliştirmesine ve markalarını daha geniş kitlelere tanıtmalarına da olanak sağladı. Bugüne geldiğimizde ise yapay zekâ, otomasyon, blok zinciri ve nesnelerin interneti gibi dijital teknolojiler, işletmelerin verimlilikte daha da ileri gitmelerine ve müşteri deneyimini durmaksızın geliştirmelerine yardımcı oluyor.

Fiziksel ortamda tutulan kayıtların sanal ortama aktarılmasıyla başlayan dijital dönüşüm, geleneksel hayattaki birçok sürecin dijital dünyada sürdürülebilmesini mümkün kıldı. E-hizmetleri bu dönüşümlere örnek gösterebiliriz. İşletmeler ise dijital dönüşüme stok ve muhasebe kayıtlarını dijital ortama aktararak başladı. Ardından da çevrimiçi yapılan işlemler ve dijital iş birlikleri geldi. Giyilebilir teknolojiler, sensörlü nesneler, akıllı cihazlar gibi son teknoloji çözümler geliştiren kuruluşların bir araya gelmesiyle büyüyen bir ağ ortaya çıktı. Bu iş birliklerinin oluşturduğu ağ, dijital dönüşüm ekosistemi olarak da adlandırılıyor. Peki bu ekosistemin önemi nedir?

Dijital dönüşümde start-up ekosistemi neden önemli?

Bir araya gelen birçok işletmenin farklı süreçleri ilerleterek bir dijital dönüşüm gerçekleştirdiğini söylerken aslında dijital dönüşüm ekosisteminden bahsediyoruz. Bu da dijital dönüşümde işletmelerin, ürün geliştiren start-up’ların, bireysel girişimcilerin, kamu kurumlarının, bağımsız inisiyatif ve STK’lerin, üniversiteler ve teknokentlerin yaptığı iş birliklerini ifade ediyor. İnsan kaynakları, tedarik, operasyonel süreçler ve enerji verimliliği gibi birçok alanda kurulan iş birlikleri, bir ekosistem halini alıyor.

Kurulan iş birliklerinin başarısı, dijital dönüşümün ve sürdürülebilirliğinin de başarılı olmasını sağlıyor. İşletmenin kesintisiz hizmet sunabilmesi için iş birliği yapılan diğer bileşenlerin de kusursuz şekilde çalışması gerekiyor. Bu süreçte start-up'lar, geleneksel işletmelere göre daha hızlı ve yenilikçi fikirler üretip uygulayarak önemli fırsatlar sunabiliyorlar. Daha esnek bir yapıya sahip olan ve değişen iş ihtiyaçlarına hızla uyum sağlayabilen start-up’lar, dijital dönüşüm sürecinde sadece yenilikçi fikirlerle değil, aynı zamanda sağladıkları ekosistemle de etkin bir rol oynarlar. Girişimcilerin bir araya gelip fikirlerini paylaşabilecekleri, iş birliği yapabilecekleri ve yatırımcılarla buluşabilecekleri bir ortam sağlayan bu ekosistem, katkı sağlayabilecek fikirleri destekleyerek büyüme potansiyellerini de artırıyor. Dönüşüm sürecinin farklı noktalarında birlikte hareket edebilen start-up’lar, başarıya ulaşmak için ekosistem içerisinde temas halinde çalışabiliyorlar. İşte dijital ekosistemin önemi de burada ortaya çıkıyor aslında. Çünkü her bileşen, diğerlerinin hareketlerinden etkileniyor.

Start-up’ların dijital dönüşüme katkısı

Son yılların popüler terimlerinden olan start-up, dijitalleşen dünyada yenilikçi çözümler üretebilen ancak gerçekleşmesi için desteğe ihtiyaç duyan, girişimci ruhlu küçük firmalara deniliyor. Dijital dönüşüm süreçlerindeki ihtiyaçlardan hareketle ortaya çıkan start-up’lar, sundukları fikirlerle ekosisteme dâhil oluyorlar. Birçok start-up firmanın bir araya gelmesiyle işleyen süreçler, tüketicilerin dijital ortamda kesintisiz hizmet almasına olanak sağlıyor.

Büyük organizasyonların sektör tecrübesi ve finansal kaynak yaratabilme yetkinlikleri ile start-up’ların hızlı çözüm geliştirme ve test edebilme avantajlarının bir araya gelmesiyle oluşan iş birlikleri, her iki tarafın da iyi yanlarının kullanılarak başarılı çözümler üretilmesini mümkün kılıyor.

Start-up'ların dijital dönüşüme katkısı sadece yenilikçi teknolojik çözümlerle sınırlı değildir. Dijital dünyanın sunduğu pazarlama olanaklarını daha iyi değerlendiren start-up’lar, dijital dönüşüm sürecinde işletmelerin müşteri memnuniyeti ve pazar payı konusunda da önemli avantajlar sağlayabiliyorlar.

Gelişen start-up kültürü ülkemizde de etkilerini gösteriyor. Start-up ekosistemleri üzerine yayımlanan Türkiye Start-up Ekosistemi Yatırım Raporu’na göre, 2022 yılında 322 yerli start-up şirket yaklaşık olarak 1,8 milyar dolar yatırım aldı. 2021 yılında 1,6 milyar dolar olan yatırım miktarı 200 milyon dolar artmış. Bu durumu start-up ekosisteminin geliştiğini gösteren bir işaret olarak yorumlayabiliriz.

“2022 yılında 322 yerli start-up şirket yaklaşık olarak 1,8 milyar dolar yatırım aldı. 2021 yılında 1,6 milyar dolar olan yatırım miktarı 200 milyon dolar artmış. Bu durumu start-up ekosisteminin geliştiğini gösteren bir işaret olarak yorumlayabiliriz.”

SOCAR Wennovation ile start-up’lar ekosisteme dâhil oluyor

SOCAR Türkiye tarafından düzenlenen SOCAR Wennovation Challenge, dijital ekosisteme katılmak isteyen start-up’lar için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor. Rafineri ve petrokimya endüstrisinin dijital dönüşümüne yönelik çözüm geliştiren dünya çapındaki girişimcilerle iş birliği yapmayı amaçlayan SOCAR Türkiye, rafineri ve petrokimya endüstrilerinde geleceğin teknolojilerini şekillendirecek fikirleri arıyor!

SOCAR Türkiye, Rafineri sektörünün bileşenlerini bir araya getirerek güçlü bir bölgesel ekosistem oluşturmayı planlıyor. Türkiye ve bölgedeki RefineryTech girişimlerini destekleyerek ekosisteme katılmalarını sağlamayı amaçlayan SOCAR Türkiye, rafineri ve petrokimya sektörlerinde devrim yaratacak fikirlerle iş birliği oluşturmak istiyor.

SOCAR Türkiye iş birliği fırsatı sunuyor

SOCAR Türkiye’nin ihtiyaçlarına karşılık verebilecek, dünya çapındaki girişimlerin katılması beklenen Wennovation Challenge’a katılacak start-up’ların, prototip seviyesini geçmiş, kullanıma hazır ürün veya servislerinin bulunması istendi. SOCAR Türkiye’de ilk kez hayata geçirilen bu projeye, bir ay süren başvuru sürecinde global ölçekte katılım talebi geldi.

Wennovation Challenge’a akıllı varlık yönetimi, iş sağlığı, güvenliği ve çevre, rafineri ve petrokimya operasyonları, enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve fintech alanlarında çok sayıda başvuru yapıldı. 23 ülkeyi kapsayan ve %40’ından fazlası Türkiye dışından olan ürün ve servis geliştiricilerinin başvuruları titizlikle değerlendirildi. Finale katılmaya hak kazanan 10 girişimci, final gününde aralarında SOCAR Türkiye üst düzey yöneticilerinin de olduğu jüriye sunum yapma imkânı yakaladı.

İş süreçlerinin dijitalleştirilmesinden gerçek zamanlı optimizasyon ve ekonomik model tahminine, enerji optimizasyonundan yapay zekâ tabanlı uyumluluk çalışmalarına kadar geniş bir katılımcı yelpazesine sahip olan Wennovation Challenge’ın finaline katılmaya hak kazanan girişimler şöyle:

Finale seçilen girişimler (alfabetik):

• Alloy Additive
• CYC International
• Delivers AI
• Finboot
• Flyability
• F-Ray Fintech
• GOARC
• Offsetted
• RoT Studio
• Visionaize

Herkese açık ve çevrimiçi olarak düzenlenen final etkinliği 11 Mayıs tarihinde gerçekleşti. Finalist girişimlerin jüri üyelerine sunum yaptıkları ve günün sonunda SOCAR Türkiye’nin iş birliği yapacağını duyurduğu girişimler Alloy Additive, Delivers AI, Flyability ve F-Ray Fintech şeklinde oldu.

Küresel çapta geniş kapsamlı katılımın gerçekleştiği Wennovation Challenge’ın jüri listesi ise şöyle:

Jüri üyeleri (alfabetik):

• Anar Mammadov - Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı, SOCAR Türkiye
• Aslı Kurul Türkmen - Genel Sekreter, Endeavor
• Burcu Alkan Fincan - Transformasyon Grup Direktörü, SOCAR Türkiye
• Efe Erdem - Grup Direktörü, MEXT
• Hakan Irgıt - Dijital Transformasyon ve Bilişim Teknolojileri Başkanı, SOCAR Türkiye
• İbrahim Kadıoğlu - İş Mükemmelliği Başkan Yardımcısı, SOCAR Türkiye
• Kaan Akın - Kurucu Ortak, Hackquarters
• Kıvanç Zaimler - Yönetim Kurulu Üyesi, IICEC
• Tabriz Ammayev - Strateji ve İnovasyon Başkan Yardımcısı, SOCAR Azerbaycan

SOCAR Wennovation Challenge hakkında daha detaylı bilgi için aşağıdaki adresten web sitesine göz atabilirsiniz: